var mı bişeyler

24 Ağustos 2023 Perşembe

franz kafka - bir köy hekimi

"geçen gün adliye sarayının dışındaki merdivenlerde akıldan yana şansı olmamış bir mübaşir gördüm"
s8

"reçete yazmak değil, insanlarla anlaşmak zordur."
s13

"şu gezip dolaşan hastaların biri bile bana yardım etmiyor."
s16

"bu mutsuz çağın ayazına çırılçıplak maruz kalan ihtiyar bir adam olan ben, bu dünyaya ait olmayan atların çektiği dünyevi bir arabayla başıboş dolanıyorum"
s24

"çaresiz hayvanlarız, elimizde dişlerimizden başka şey yok; iyi ya da kötü, dişlerimiz olmasa ne yapardık?"
s26

"onunla birlikteyken yalnız hissediyor kendini insan."
s37

"mecbur kalınca bir çıkış yolu bulabilmek için ne pahasına olursa olsun nasıl da her şey öğreniliyor."
s37

"övgüye bu denli kesinlikle layık olan birini övmek, övgü denen şeyin içini boşaltmaktır biraz da."
s38

"öyle ufak tefek birine top sakal hiç yakışmaz oysa"
s39

"oysa ben onun gözlerindeki ayartıcı parıltının ıslak bir süngerle bile silinebileceğini biliyorum"
s39

"uçmak gereksinimi de güçsüzlükten kaynaklanmaz mı, uçmak bocalamak, karasızca kanat çırpmaktan başka nedir?"
s40

"bana, “giderken seni de yanıma alacağım baba,” der gibi baktığında içimden ona, “güveneceğim son kişi sensin,” demek geliyor. işte o anda bakışlarında, “hiç olmazsa sonuncu olarak güveniyorsun,” anlamı seziliyor."
s40

"itaat etmekten kaçınamadığım tek yasa, aklınıza gelebilecek her türlü inattan kaçınmak oldu."
s46

"özgürlük, en yüce duygulardan sayılıyorsa, onun yolunda aldanma da en yüce aldanma sayılıyor."
s49

"bir çıkış yolu bulmam gerektiğini fakat bu yolu kaçmaya çalışmakla bulamayacağımı sezmiştim herhalde. kaçabilmenin mümkün olup olmadığını gerçekten bilemiyorum"
s51



14 Ağustos 2023 Pazartesi

kum kitabı - jorge luis borges


"olay 1969 şubat'ında, boston'ın kuzeyindeki cambridge'de geçti. ozaman bunu yazmadım, çünkü amacım unutmaktı, aklımı oynatmamak için. bugün, birkaç yıl geçtikten sonra kâğıda dökersem başkalarının bunu öykü olarak okuyacağını ve zamanla belki benim için de bir öykü niteliğine bürünebileceğim düşünüyorum."

s.11

"kaçınılmaz olarak, nehir bana zamanı düşündürdü."

s.11

"birden, bu ânı daha önce yaşadığım duygusuna kapıldım (psikologlara göre bu, bir yorgunluk haline karşılık oluyor).

s.11

"ben yavaş yavaş ölmekte olan çok yaşlı bir kadınım. kimse böylesine alışılagelmiş, sıradan bir şey yüzünden üzülmesin."

s.13

"şiir, gerçekten olmuş olanı değil de, bir özlemi dile getirdiğinde güzeldir."

s.16

"bütün bunlar bir mucize ve mucizeler korkunçtur"

s.16

"tasalanma, yavaş yavaş artan körlük pek trajik değil. ağır bir yaz akşamı gibi."

s.17


"öyküm gerçeğe sadık olacak ya da en azından o gerçekten sakladığım anıya; sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkar. olaylar yakın geçmişte, ama edebi alışkanlıkların ikinci derecede ayrıntılar ekleyip önemli noktaları vurgulamayı gerektirdiğini biliyorum."

s.18

"hazırcevap görünmek istiyordu ve bu tümceyi ilk kez söylemediğini anladım. sonradan öğrendim bu sözlerin kendisine benzemediğini, zaten söylediğimiz bize benzemez her zaman."

s.18

"siyahlara bürünmüştü, oysa doğanın sönük yüzünü renklerle canlandırmaya çalışan kuzey yörelerinde ender rastlanan bir şeydir bu."

s.18


"yalnız gezinmeyi sevdiğini söyledi. schopenhauer’in bir şakasını anımsayıp yanıtladım:

- ben de. biz ikimiz beraber çıkabiliriz öyleyse."

s.19

"o sırada bir kurdun uluduğunu duydum. daha önce hiç kurt uluması duymamıştım, ama bunun bir kurt olduğunu anladım."

s.19

"belirli yaştaki bir bekâr için, sunulan aşk artık beklenmeyen bir armağandır."

s.19

"bütün bunlar bir düş gibi, dedim ve ben asla düş görmem."

s.20


"yalnızlık bana acı vermiyor, insanın kendisine ve kendi huylarına katlanmasıyla hayat zaten yeterince zor."

s.22

"yaşlandığımı anlıyorum; en şaşmaz belirti de yeniliklerin beni ilgilendirmemesi, eğlendirmemesi; belki de temelde yeni olmadıklarını, olsa olsa eskinin ürkek varyasyonları olduklarını kavramadan ileri geliyor."

s.22


"gençliğimde günbatımlarına, kenar mahallelere ve mutsuzluğa bayılırdım."

s.22

"ey geceler! ey ılık ve paylaşılmış karanlıklar! ey gölgelerde gizli bir ırmak gibi akan aşk! ey her birinin öbürü olduğu o esrime ânı! ey esrimenin saflığı ve arılığı! ey kendimizden geçtiğimiz, sonrasında uykuya daldığımız birleşme! ey günün ilk ışınları ve onun seyrine dalışım!"

s.34

"beatrice gemiye gelmedi; ona göre vedalaşmalar anlamsız üzüntü bayramlarıydı ve dramatik olaylardan tiksiniyordu. bir önceki kış karşılaştığımız kitaplıkta vedalaştık. ben korkak bir adamım: mektup bekleme sıkıntısını önlemek için adresimi vermedim."

s.34

"sayfalar dolusu bir mektup yazdım, montevideo’dan ayrılırken yırtıp attım."

s.35

"birkaç yüzyılda bir iskenderiye kitaplığı yakılır."

s.37

"kötülük yapmak istedim, iyilik yapmışım."

s.38

"sözcükler paylaşılmış bir hafıza gerektiren simgelerdir "
s.39

"hepimizin bir ölüm karşısında duyduklarımızı duydum: daha çok yakınlık göstermemiş olmanın artık gereksiz pişmanlığı. insan, ölülerle konuşurken, ölü olduğunu unutuyor.

s.40

"kargaları ele alın: ne ekerler, ne biçerler, ne kilerleri vardır, ne de ambarları , ama tanrı onları besler. siz onlardan daha mı az değerlisiniz?"

s.47

"öğrenmek anımsamaksa, bilmemenin yalnızca unutmuş olma anlamını taşıdığını ileri sürdüğünü söylemişti."

s.51


"arjantin’de hiçbir köy yoktur ki öbürüne benzemesin, kendinin farklı olduğunu düşünme açısından bile. aynı toprak yollar, aynı tekerlek izleri, aynı alçak çatılı evler ve bütün bunlar at sırtında giden bir adamı daha önemli gösterir."

s.52

"en parlak başarılar sözcüklerle perçinlenmezse ışıltılarını kaybederler."

s.56

"azov denizi kıyısında hiçbir zaman unutmayacağım bir kadın tarafından sevildim; onu terk ettim ya da o beni terk etti, ikisi de aynı şey zaten."

s.63

"bir yunan askeri beni düelloya kışkırttı ve iki kılıç arasında bir seçim yapmak için zorladı. biri diğerinden bir karış fazlaydı. beni korkutmaya çalıştığını sezip kısa olanını seçtim. bana, neden diye sordu. yumruğumdan yüreğine olan uzaklığın aynı olduğu karşılığını verdim."

s.63


"kendini sana veren ilk kadından ne aldın, diye sordu.

– her şeyi, diye yanıtladım."

s.64

"kimse iki bin kitap okuyamaz. zaten önemli olan okumak değil, yeniden okumaktır."

s.67

"artık yoksulluğun acısını çeken kalmadı. kuşkusuz bayağılığın en sıkıcı biçimi olan zenginlikten yakınan da yok. herkesin bir işlevi var."

s.68


"kendisine bir erkeğin kadınları düşünmemesi gerektiği söylenmişti, özellikle yanında olmadıkları zaman."

s.80

"bir tutuklu ya da kör için zaman, hafif meyildeki su gibi akar."

s.81

"bir şeyi görebilmek için onu anlamak gerekir."


10 Ağustos 2023 Perşembe

insanlardan biri miyim?

selamun aleyküm,

sevgili okurlarım son zamanlarda ismet özel'in istiklal marşı derneğinde haftalık olarak yazdığı yazılara sardım, her gün üç beş altı tanesini okuyorum. hatta utanmadan okuduğum yerlerin altını çizip notlar alıyorum. bazı okuduğum şeyler o kadar güzel ki onları şiir zannediyor, ulan! adamın düz yazısı bile şiir diye kendi kendime konuşuyorum. geçenlerde okuduğum bir yazının son bölümü beni mest etti ve dur dedim bunu şiirmişçesine alt alta yazmayı deneyeyim bakalım ne olacak? utanmadan denedim ve ortaya şöyle bir şey çıktı, ben de neticeyi siz değerli okurlarımla ve ismet özel severlerle paylaşmak istedim.
yorumlarınızı ve hislerinizi merak ediyorum.
buyurunuz.

--------------------------





















uydurmak uyduramamak*


insanlardan biri miyim?
bu sual şiir yazma kararı aldığım zaman beni yaktı
üzerimdeki yanık kokusu her tanıştığım kimse ile aramızdaki mesafenin sebebi oldu
yıllar içinde yanımda, yanı başımda bir yanık daha bulmak tek hedefim oldu
kimsede suç aramıyorum
netice onu bulamayışıma vardı

tuhaflık bende miydi, başkalarında mı?
felekten bir gece çalmak değilse bile
dünyadan bir şeyler elde etmek için
herkesin işlediği hataya bir mazaret bulabilirdim
niçin hiç kimsenin aklına benim de bir mazaretim olabileceği gelmiyordu?
aslına bakarsanız geliyordu, geldiğini biliyordum
taşların yerine oturmasına engel olan neydi?
taşlar olduğu, taşların bir yeri olduğu ve her taşın yerine oturması gerektiği fikrini
nereden çıkardım?



*ismet özel, uydurmak uyduramamak,
istiklal marşı derneği, 14 haziran 2023


1 Ağustos 2023 Salı

denemeler, montaigne part 1
















"bütün toptancı yargılar çürük ve tehlikelidir."
s.124

"görenlere kısacık göstermeler yeter üst tarafını kendin bulabilirsin."
s.142

"insanın kendini anlatmasından daha zor ve daha yararlı hiçbir şey yoktur."
s.24

"bize yaşamayı ömür geçtikten sonra öğretiyorlar."
s.31

"cicero dermiş ki, iki insan hayatı yaşayacak olsam bile, lirik şairleri incelemeye zaman harcamam"
s.31

"Indupedita suis fatalibus omnia vinclis.
her şey, kırılmaz zincirleriyle bağlı yazgının."
s.38

"ve keder, atımızın terkisine binip gelir."
s.47

"günlük hayatımızda ve insanlarla olan alışverişlerimizde fazla parlak ve keskin bir zeka göstermek de doğru değildir. derin bir anlayış bizi fazla inceliğe ve fazla meraka götürür. zekamızın olaylara ve dünya işlerine daha elverişli bir hale getirebilmek için biraz ağırlaştırmak, körleştirmek, onu bu karanlık ve bayağı hayata uydurmak için karartmak ve bulandırmak gereklidir."
s.55

"her işin bütün koşullarını ve sonuçlarını arayıp hesaplayan adam karar vermekte güçlük çeker; orta bir kafa da işleri görür, büyük küçük bütün girişimlere yeter. dikkat ederseniz en iyi işçiler nasıl iş gördüklerini söylemekten aciz kimselerdir. buna karşılık, yaptıklarını çok iyi anlatan kimselerin elinden iyi iş çıktığı pek görülmez."
s.55

"yunanlı bir balıkçı, bir kasırga sırasında neptunus’a şöyle söylemiş: «ey tanrı, beni ister kurtar, ister batır, ben dümenimi kırmadan dosdoğru gideceğim.» zamanımda nice dönek, ikiyüzlü, karışık insanlar gördüm ki, dünya işlerinde benden daha tedbirli oldukları halde, benim kurtulduğum felaketlerden kendilerini kurtaramadılar."
s.58

"en az bildiğimiz şeyler tanrılaşmaya en elverişli olanlardır."
s.59

"tanrıları bize benzer tasarlamak, onları bizim gibi arzuları, öfkeleri, kinleri, kanları, hazları, ölümleri, mezarları olan birer varlık olarak düşünmek insan düşüncesinin bir sarhoşluk zamanına rastlamış olsa gerektir."
s.59

"ahirette, vadedilen ödülleri alacak olan, bizden başka türlü bir varlık olacaktır."
s.61

"platon, sen başka bir yerde diyorsun ki, öteki dünyada ödüllere kavuşacak olan, insanın yalnız ruh yanıdır."
s.62

"bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır."
quisquis abique habitat, maxime, nusquam habitat. (martialis)
her yerde olan hiçbir yerde değildir.
s.63

"vivit, et est vitae nescius ipse suae (ovidius) 
yaşıyor ama, bilmiyor yaşadığını."
s.64

"cezasını bekleyenler onu çekiyor demektir"
s.81

"solon’a oğlunun ölümünde, güçsüz ve yararsız gözyaşları dökmenin doğru olmadığını söylemişler; güçsüz ve yararsız oldukları için dökülmeleri daha iyi ya demiş"
s.95

"mademki ölümün ününe geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. sokrates’e: otuz zalimler seni ölüme mahkum ettiler, dedikleri zaman: doğa da onları! demiş. bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık! nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de her şeyin ölümü olacak. öyle ise, yüz yıl daha yaşamayacağız diye ağlamak, yüz yıl önce yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik; bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik"
s.104


--------
devam edecek...

23 Temmuz 2023 Pazar

köse kadı, bahaeddin özkişi


    desing by: fgraphy 


"hoşlanmadığım bazı şeyler vardır delikanlı, dedi. bunlar küstahlık, sözlerime güvenilmemesi ve anlayıp dinlemeden verilmiş peşin hükümlerdir. ben eğer kötü dersem, bu size göre en az, en kötüdür. benim tehlikeli bulduğum sizin düşünebileceğiniz en büyük tehlike."
s19

"kelimeleri, bilerek ve yerinde kullanırım delikanlı. karşılığı olan mânâları ne fazla ne de eksiktir. size, köse kadı’ya dikkat edin dedim. düşünmemekten yağlanmış beyniniz ve ehlinden emir almamaktan bozulmuş terbiyenize rağmen bu noktaya tekrar dikkatinizi çekerim."
s19

"beyninizi yormak istemiyorsunuz, çünkü, olayların gelişmesi düşüncelerinize uygun düşüyor."
s45

"islâm’da, allah’a rabb-ül müslimîn değil, rabb-ül âlemîn denir. madem ki, allah bütün insanların rabbidir, o halde bize düşen vazife o’nun gerçek nurunu şu veya bu millet demeden yaymaktır."
s61

"yiğit olmamak hastalığına tutulmuştu."
s68

"tanrı bana öyle bir illet verdi ki, verdiği için isyan ettim. ama vermeseydi vermediği için isyan edecektim."
s73

"birşeyi fazlaca övmek ekseriya o şeye karşı tesire çalıştığınız insan üzerinde şüphe uyandırır.
s100

"bunun böyle olmasını temenni ettiğiniz için böyle düşünüyor olmalısınız, dedi. yoksa çok iyi bilirsiniz ki tâ doğumundan muayyen bir inanca itilmiş bir insanın bu inancından sonradan dönmesi tahminlerin üstünde güçtür. tarafsız bir kafayla doğrunun mânâsını incelersek görürüz ki, doğru, kişiye, kişinin içinde bulunduğu topluluğa ve topluluğun yaşadığı asra göre değer alır. onlarca doğrunun tarifi, içinde bulundukları ve içinde bulunmaktan haz duydukları durumdur."
s101

"teyzecik sevincini de üzüntüsü gibi belirtti. yani ağladı."
s100

"ama menfaatin perdelediği göz kadar kör birşey düşünülebilir mi?"
s113

"beni anlayamamasından ve anlayamadığı için de hakkımda iyi olmayan fikirlere sahip olmasından korkarım"
s147

"allah’a hizmet; ısrarla bıkmadan, usanmadan, ümidini kesmeden ve aşırı ümit etmeden hakkın söylediklerini yerine getirmekle, aksi ise, şeytani arzuların sonuna kada tatbşkş şle olur. bu her iki ıcı hizmetkarları da sonuçta bazı kabiliyetlere sahip olurlar"
s148

"hayaller istikbâl tarlalarına ekilmiş tohumlardır."
s150

"türk sultanının ağzında şöyle ifadesini buluyor: “senin askerinin yaşamak arzusundan çok, benim askerimin ölmek arzusu vardır."
s150

"insanı kuvvetli kılan şeyler imanının kuvvetiyle paraleldir. onu yıkacak şeyler imanın zayıflamasıdır. kuvvetin gıdası harekettir. devamlı, durmamasıya ileriye yönelmiş yepyeni hamlelerle hareket."
s151

“buğday gibi olacaksınız.” diyordu. “öğütülüp un olacak, ama beraberinizde o sert granit değirmen taşını da öğüteceksiniz.
s152