var mı bişeyler

25 Mart 2020 Çarşamba

öbürlü dünya






















  "ölüler biz arkalarından konuşalım diye öldüler"




selamun aleyküm
bi süredir yoktum birileri demiş ki, öldü. haber verin doğru söylemişler. bir miktar ölüp bir miktar dirildim. her gün genel olarak ortalama 8 saat ölüp, kalan 16 saatte kendimizi yaşadığımıza inandırmaya çalıştığımızı hesaba katarsak, yalan da sayılmaz
yalansa yalan diyebilirsiniz

neyse ki size iyi haberlerim yok. olsaydı da size iyi haberlerimi söylemezdim. eğer size iyi bir şey söylemiş olsaydım sıkılırdınız,
insanlar iyi şeyler dinlemeyi sevmezler
insanlar kötü şeyleri de dinlemeyi sevmezler...
sonuç olarak insanlar dinlemeyi sevmezler
hem iyi şeyler birbirine benzer ama her kötü şeyin kendine has bir kötülüğü vardır.
hayat bu

neyse ben buraya iyi şeyler söylemeye gelmedim.
güzel, boş, romantik komediler bekleyen varsa yazının burdan sonrasını okumaması hayal kırıklığına uğramaması açısından okuyucunun kendi yararınadır. yazının devamında yaşanan veya yaşanması mümkün olan olaylar ve kişilerin büyük kısmı hayat ürünüdür. yazarın kendi öznel düşünceleri ise hayal ürünüdür. yazılarımızda domuz mamülleri de yoktur sizi temin ederim ama "halal" sertifikamız var dersem yalan söylemiş olurum ve yalan söylemiş olmak, yalan söyletmekten daha az kötü bir davranış değildir. hatta bu gereksiz aforizmada yapılmış olan laf kalabalıklı karşılaştırılan iki cümle hemen hemen aynı şeyi söylemektedir.
ee edebiyat bu

yine ilk aklıma geleni anlatmak için geldiğim bu yerde hiç aklımda olmayan şeylerden bahsettiğim bir yazıya dönüştü bu. müsadenizle esas meseleye gelmek isterim.
müsade sizin
müsadesizm
teşekkürler

ölmek üzerine yazmak isterdim, eğer yaşıyor olsaydım.

dün gece:
bu kötü şöhreti nedeniyle şarkılara, şiirlere ve çeşitli yazı türlerine söz konusu olan "yalan dünya"yla -ki dünyanın kendisi hakkında uydurulan bu mesnetsiz iddiaları hak etmediğini, insanların çoğunlukla kendi hatalarından meydana gelen sıkıntı ve dertlerini başka bir sebebe bağlama alışkanlığından kaynaklı yaptıkları bu hastalıklı benzetmeyi asıl kendilerine yapmaları gerektiğini de söylemeden geçemeyeceğim- irtibatımı kesip bunaltıcı düşlerime dalmadan, hatta düşlerime dalmak üzereyken bir anda içimden, "dışarıya bakmalısın" konu başlıklı bir his cereyan etti ben de bu akıma kapılıp perdeyi araladım. dışarıya bakar bakmaz yerlerin ıslak olduğunu ve buna bağlı olarak yağmurun yağmış olduğunu fark ettim. hala yağmurun yağıp yağmadığını anlamak için sokağın çeşitli yerlerinde göz gezdirdim. halbuki gökyüzüne veya sokak lambasının ışığına bakmam daha mantıklı ve yeterliydi. ama mantıkla bir işimin olmadığı aklıma gelince mantıklı bir sebep buldum ve şöyle dedim, "eğer bir yağmur sokakları ıslatmıyorsa o kadar da yağmur değildir."
-ee aforizma bu-

pencereyi açıp yağmurdan sonraki asfalt kokusunu (eğer bunu harflerele ifade etmem gerekirse ki ederiz, fffffııııı şeklinde) içime çekip dışarıya neden baktığımı unutarak yatağıma gömüldüm, yorganı tek bir hareketle ayağımın altına kıvırdım ve gözlerimi kapadım.

daha sonra bi anda
ikircikli bir irkintiyle gözlerimi açtım. (ikircik, senden ne güzel kuş ismi olurmuş)
ve aha! dedim ölüyorum.. uyursam sabaha çıkmayacağım.
hani insan bazen tam uyuyacakken, uyuduğu zaman öleceğini ve bir daha uyanamayacağını düşünür ya aynı o his işte.

bilmiyorum bu his kelimelerle nasıl anlatılır ama bir gece ortada ölmek için hiçbir sebep yokken -sanki sebep gerekmiş gibi- uyuyup sabaha uyandığımda daha doğrusu uyanamadığında kendimi ölü olarak gördüğümü düşünmek kalp atışlarımı hızlandırdı. adrenalin seviyemde bir miktar artış meydana geldi ve melatonin salgısı gözle görülür bir şekilde düştü. içimde meydana gelen bu sarsıntı ve sızlantıları kendime belli etmemeye çalışırken, hala bir tabutta sırt üstü gözleri açıkmış gibi yatıyordum. hiçbir şey yokmuş da susamışım gibi doğrulup sehpanın üzerindeki şişeyi kafama diktim. su içebildiğime göre yeterince yaşadığımı düşünüp biraz rahatladım kalkıp odanın ışığını uyandırdım ve yatakta bir süre oturup ölmek üzerine bazı şeyler söylendim..
ölüm bu

uyuyup öldüğünün bile farkında olmadan ölmek mi? yoksa yürürken bir arabanın çarpması sonucu ölmek mi? ya da bir kurşunla vurularak ya da bir depremde betonların altında kalarak mı? yoksa boğularak mı? bıçaklanarak mı? ya da başka bir sebepten dolayı mı ölmek istediğimi sordum kendime..

cevap veremedim.
seçemedim
çünkü seçilecek bir şey gibi gelmedi bana.

bu his bu düşlence bana bi kaç kez daha gelmiş misafir olmuştu. bilmiyorum şikayetçi değilim sadece diğer taraf için yeterli erzağı toplamadığımı düşünüp dertleniyorum. sonra uyanınca geçiyor işte o gece ölmediysem uzun bir süre daha ölmem diyorum bilincimin altından altından.
şerefsiz insan her şeyi unutuyor.

bilmiyorum ölümden muhabbet açılınca ilk olarak eniştemin şu sözü aklıma geliyor,
"ölmek manyak bişey yav"
şu ana kadar duyduğun ölümü en iyi anlatan ve anlatamayan cümle bu.

bi gün de biri bana rüysaında öldüğümü ve gerçekten ölmemem gerektiği temalı içinde, "ölmemeye bak" şeklinde kısa ve garip bir cümle barındıran bir mesaj atmıştı
o an ölü olmak istemiştim.

ne diyebilirim ki,
rabbim bizi öbür tarafa mahcup gitmekten korusun
sadece şunu biliyorum, ölen hep başkası olmayacak.
kendinize, sevdiklerinize ve muhtaçlara iyi bakın.
ee ne de olsa
öbür taraf bu




11 yorum:

  1. Yorumyazamayanokur3 Nisan 2020 06:48

    Sevgili refidun günlerdir buraya yorum yazmaya çalışıyorum ama galiba sorun var. Söyleyeceklerim çok önemli değil ama neden bu kadar ısrarcıyım bilmiyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumyazamayanokur3 Nisan 2020 06:50

      Yorum yazabilmek için o kadar çok uğraştım ki asıl yazacaklarımı unuttum, her neyse. nasılsın gözlerin iyileşti mi

      Sil
    2. yorum yazmış gibi görünüyosunuz hem de iki tane.
      gözlerim için teşekkür ederim iyiler şükür. umarım herkesin gözleri iyidir.

      Sil
    3. artıkyorumyazabilenokur3 Nisan 2020 09:29

      Sadece iki tanesi görünüyor yazılıp yayınlanmayan onlarcası var. "iki tane" ve "göz" kelimeleri aynı yazı içinde geçince sakine geldi aklıma, sende görüp okudum. gözleri kadar olmasa da içim dağlandı

      Sil
    4. sevgili refidun 3 senede bir blogda yazı yayınlıyorsun yorum yapıyoruz konuşmayı sürdürmüyorsun bir miktar kırıldım

      Sil
  2. özür dilerim burayı watsapp olarak kullanmadığım için :/

    YanıtlaSil
  3. Siz mantıklı bir delisiniz.

    YanıtlaSil
  4. teşekkür ederim çok naziksiniz

    YanıtlaSil
  5. Bir insan olur ayağı ufaktan çamura batar kimse uyarmaz çekmez ordan , git gide vücuduna kadar çamura batar yine kimse çekmez arada senin iyiliğini düşünüyormuş gibi görünenler olur gelir yanına yanındaki çamurdan bir avuç alır yardım etti güya, kalırsın öyle taki kafana kadar çamur olana kadar , o zaman gelir seni çekerler oradan ama artık senin için çok geçtir ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Veya çamura iyice battıktan sonra derler bu zaten çamurdu..

      Sil
    2. çamurduk, çamurdu, çamurdunuz, çamurdular ve çamur olarak kalacaklar

      Sil