var mı bişeyler

14 Ağustos 2023 Pazartesi

kum kitabı - jorge luis borges


"olay 1969 şubat'ında, boston'ın kuzeyindeki cambridge'de geçti. ozaman bunu yazmadım, çünkü amacım unutmaktı, aklımı oynatmamak için. bugün, birkaç yıl geçtikten sonra kâğıda dökersem başkalarının bunu öykü olarak okuyacağını ve zamanla belki benim için de bir öykü niteliğine bürünebileceğim düşünüyorum."

s.11

"kaçınılmaz olarak, nehir bana zamanı düşündürdü."

s.11

"birden, bu ânı daha önce yaşadığım duygusuna kapıldım (psikologlara göre bu, bir yorgunluk haline karşılık oluyor).

s.11

"ben yavaş yavaş ölmekte olan çok yaşlı bir kadınım. kimse böylesine alışılagelmiş, sıradan bir şey yüzünden üzülmesin."

s.13

"şiir, gerçekten olmuş olanı değil de, bir özlemi dile getirdiğinde güzeldir."

s.16

"bütün bunlar bir mucize ve mucizeler korkunçtur"

s.16

"tasalanma, yavaş yavaş artan körlük pek trajik değil. ağır bir yaz akşamı gibi."

s.17


"öyküm gerçeğe sadık olacak ya da en azından o gerçekten sakladığım anıya; sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkar. olaylar yakın geçmişte, ama edebi alışkanlıkların ikinci derecede ayrıntılar ekleyip önemli noktaları vurgulamayı gerektirdiğini biliyorum."

s.18

"hazırcevap görünmek istiyordu ve bu tümceyi ilk kez söylemediğini anladım. sonradan öğrendim bu sözlerin kendisine benzemediğini, zaten söylediğimiz bize benzemez her zaman."

s.18

"siyahlara bürünmüştü, oysa doğanın sönük yüzünü renklerle canlandırmaya çalışan kuzey yörelerinde ender rastlanan bir şeydir bu."

s.18


"yalnız gezinmeyi sevdiğini söyledi. schopenhauer’in bir şakasını anımsayıp yanıtladım:

- ben de. biz ikimiz beraber çıkabiliriz öyleyse."

s.19

"o sırada bir kurdun uluduğunu duydum. daha önce hiç kurt uluması duymamıştım, ama bunun bir kurt olduğunu anladım."

s.19

"belirli yaştaki bir bekâr için, sunulan aşk artık beklenmeyen bir armağandır."

s.19

"bütün bunlar bir düş gibi, dedim ve ben asla düş görmem."

s.20


"yalnızlık bana acı vermiyor, insanın kendisine ve kendi huylarına katlanmasıyla hayat zaten yeterince zor."

s.22

"yaşlandığımı anlıyorum; en şaşmaz belirti de yeniliklerin beni ilgilendirmemesi, eğlendirmemesi; belki de temelde yeni olmadıklarını, olsa olsa eskinin ürkek varyasyonları olduklarını kavramadan ileri geliyor."

s.22


"gençliğimde günbatımlarına, kenar mahallelere ve mutsuzluğa bayılırdım."

s.22

"ey geceler! ey ılık ve paylaşılmış karanlıklar! ey gölgelerde gizli bir ırmak gibi akan aşk! ey her birinin öbürü olduğu o esrime ânı! ey esrimenin saflığı ve arılığı! ey kendimizden geçtiğimiz, sonrasında uykuya daldığımız birleşme! ey günün ilk ışınları ve onun seyrine dalışım!"

s.34

"beatrice gemiye gelmedi; ona göre vedalaşmalar anlamsız üzüntü bayramlarıydı ve dramatik olaylardan tiksiniyordu. bir önceki kış karşılaştığımız kitaplıkta vedalaştık. ben korkak bir adamım: mektup bekleme sıkıntısını önlemek için adresimi vermedim."

s.34

"sayfalar dolusu bir mektup yazdım, montevideo’dan ayrılırken yırtıp attım."

s.35

"birkaç yüzyılda bir iskenderiye kitaplığı yakılır."

s.37

"kötülük yapmak istedim, iyilik yapmışım."

s.38

"sözcükler paylaşılmış bir hafıza gerektiren simgelerdir "
s.39

"hepimizin bir ölüm karşısında duyduklarımızı duydum: daha çok yakınlık göstermemiş olmanın artık gereksiz pişmanlığı. insan, ölülerle konuşurken, ölü olduğunu unutuyor.

s.40

"kargaları ele alın: ne ekerler, ne biçerler, ne kilerleri vardır, ne de ambarları , ama tanrı onları besler. siz onlardan daha mı az değerlisiniz?"

s.47

"öğrenmek anımsamaksa, bilmemenin yalnızca unutmuş olma anlamını taşıdığını ileri sürdüğünü söylemişti."

s.51


"arjantin’de hiçbir köy yoktur ki öbürüne benzemesin, kendinin farklı olduğunu düşünme açısından bile. aynı toprak yollar, aynı tekerlek izleri, aynı alçak çatılı evler ve bütün bunlar at sırtında giden bir adamı daha önemli gösterir."

s.52

"en parlak başarılar sözcüklerle perçinlenmezse ışıltılarını kaybederler."

s.56

"azov denizi kıyısında hiçbir zaman unutmayacağım bir kadın tarafından sevildim; onu terk ettim ya da o beni terk etti, ikisi de aynı şey zaten."

s.63

"bir yunan askeri beni düelloya kışkırttı ve iki kılıç arasında bir seçim yapmak için zorladı. biri diğerinden bir karış fazlaydı. beni korkutmaya çalıştığını sezip kısa olanını seçtim. bana, neden diye sordu. yumruğumdan yüreğine olan uzaklığın aynı olduğu karşılığını verdim."

s.63


"kendini sana veren ilk kadından ne aldın, diye sordu.

– her şeyi, diye yanıtladım."

s.64

"kimse iki bin kitap okuyamaz. zaten önemli olan okumak değil, yeniden okumaktır."

s.67

"artık yoksulluğun acısını çeken kalmadı. kuşkusuz bayağılığın en sıkıcı biçimi olan zenginlikten yakınan da yok. herkesin bir işlevi var."

s.68


"kendisine bir erkeğin kadınları düşünmemesi gerektiği söylenmişti, özellikle yanında olmadıkları zaman."

s.80

"bir tutuklu ya da kör için zaman, hafif meyildeki su gibi akar."

s.81

"bir şeyi görebilmek için onu anlamak gerekir."


2 yorum:

  1. Bazı yeniliklere gerçekten ilgi duymuyorum. Demek yaşlanıyorum 😉

    YanıtlaSil
  2. yeni şarkıcıları oyuncuları tanımamaya başladığımda ben de yaşlandığımı anladım abi :)

    YanıtlaSil