var mı bişeyler

25 Mayıs 2024 Cumartesi

kesin inançlılar - eric hoffer (1. bölüm)

"bir insanın işlerini görmesine engel olacak bir derdi varsa, hatta karnı bile ağrıyorsa, bunun için dünyaya yeni bir düzen verilmesi gerektiğine inanır.”
s.17

"olağanüstü başarı sağlayan ve mutlu hayat yaşayan kişiler, genellikle temel yeniliklere karşıdırlar."
s.20

"hayatlarını tamiri imkânsız şekilde kötü bulan kişiler, kişisel yükselmede değerli bir amaç bulamazlar"
s.21


"bir insanın kendi mükemmelliğine olan inancı ne kadar zayıfsa, ulusunun, dininin, ırkının veya inandığı kutsal amacın mükemmelliği yönündeki iddiası da o kadar güçlüdür"
s.23

"modern bir toplumda insanlar ancak ardı arkası kesilmez telaşlı bir hayatın meydana getirdiği şaşkınlık içinde yaşadıkları sürece umutsuz yaşamaya dayanabilirler"
s.24

"uğrunda canımızı vermeye hazır olmadığımız bir amacın, hayatımızı değerli kılacağından emin olamayız."
s.24

"insanlarda; bir ırkı, bir ulusu veya ayrıcalığı olan bir grubu, onun en kötü üyelerine bakarak değerlendirme eğilimi vardır. her ne kadar bunun haksızlığı, ortadaysa da, bu eğilimin haklı olan bir yönü de vardır. çünkü bir topluluğun niteliği ve kaderi, birçok zaman onun en kötü elemanları tarafından belirlenir."
s.29

"atılanlar ve itilenler, çok kere bir ulusun geleceğinin hammaddesini oluşturmuşlardır
s.29

"hayal kırıklığı ile kalbi burkulanlar genellikle yoksulluğu pek eski olmayan “yeni yoksullardır." daha önce sahip oldukları daha iyi şeylerin anısı, onların içini ateş gibi yakar. onlar mirastan mahrum bırakılmış veya malları gasp edilmiş gibidirler ve doğmakta olan her kitle hareketini olumlu karşılarlar."
s.31

"yiyecek ve yatacak yer bulmanın amansız mücadelesine girişmiş olanlar, boşuna çaba harcamış olma duygusuna hiçbir zaman yakalanmazlar. varılacak amaçlan maddi ve acildir. her yenen yemek, onlar için bir amacın gerçekleşmesidir; tok karnına yatağa girmek bir zaferdir ve açıktan gelen her bedava şey bir mucizedir. bu insanlar, hayatlarına anlam ve değer verebilecek ve kişiliklerini yükseltecek bir amaca nasıl ihtiyaç duyabilirler ki? bunlar bir kitle hareketinin çağrısına karşı muafiyet taşırlar."
s.31

"güneşin doğumundan güneşin batımına dek, sadece kendilerini hayatta tutacak şeyleri sağlamak için didinen insanlar, keder beslemezler ve hayal kurmazlar"
s.32

"bir şikâyetin dozunun en şiddetli olduğu zaman şikâyet konusunun ortadan kalkma ihtimali belirdiği zamandır."
s.32

"birçok şeye sahip olduğumuz halde, daha fazlasını istediğimiz zamanki hayal kırıklığımız, hiçbir şeye sahip olmayıp bazı şeyler istediğimiz zamanki hayal kırıklıklarımızdan daha büyüktür. birçok şeyin yokluğunu çektiğimiz zaman duyduğumuz hoşnutsuzluktan daha hafiftir"
s.33

"bir kitle hareketine, kişisel sorumluluğumuzdan kaçmak için veya ateşli bir genç nazi’nin dediği gibi; “özgür olmaktan kurtulmak için” katılırız."
s.34

"kendi hayatlarını bozulmuş ve ziyan olmuş görenler, özgürlükten çok, eşitlik ve kardeşlik ararlar. onların özlediği eşitliği sağlayacak olan hiçbir zaman özgürlük değildir."
s.36

"eşitlik arzusu, bir bakıma kişiliğini gizleme (anonimite) arzusudur, yani kumaşı meydana getiren ipliklerden birinin diğerinden ayırt edilmesi gibi. böylece kimse bizi diğerleriyle kıyaslayıp kusurlarımızı ortaya çıkaramaz."
s.36




devamı gelecek..

19 Nisan 2024 Cuma

vüs'at o. bener - bay muannit sahtegi'nin notları

      


selamlar, çok saygısever, saygısayar, saygıçizer ve saygıdiğer okur. 
yaklaşık bir yıldır buralara hiç bir şey yazmadığımla ilgili nedamet dolu girizgahlara hiç tenezzül etmeden konuya girmek isterim. ne sizin ne de benim hayattaki en önemli şeyi olan vaktini de bu sayede laf-ı güzaflarla heder etmemiş oluruz diye düşünüyorum. 
-teşekkürler. -
uzun zaman sonra burada olmamıza sebep olan kitabımızın adı çok güzel. vüs'at o. bener'in yazmış olduğu bu kısa kitabı ben 2013'te okumuşum geçen gün kitaplıkta okumadığım kitaplara göz gezdirirken bu eski arkadaşa rastlayıp çizmiş olduğum yerleri tekrar okuyunca o zaman madem neden bloga yazıp sevgili dostlarımla paylaşmamayım dedim ve şimdi sizi bu notlarla baş başa bırakıyorum. benim yazdıklarımı bile buraya kadar okuduysanız muannit sahtegi bey'in notlarını da seve seve okursunuz diye düşünüyorum. 
-sonda sürpriz var. teşekkürler.-


"bay muannit sahtegi'nin notları"

"yine öldürgen bir intihar sabahı, yirmi miligram nobraksin almama karşın, ellerimin titremesini önleyemiyorum, kaydın bay muannit sahtegi, yapma, seni konuşmak değil, yazmak kurtarır derken, yani günlük adı altında ilk üç beş tümcenin yazıldığı günden tam üç yıl sonra, yeniden başlamayı deniyorum. yoksa, galiba, dün gördüğüm, yanıbaşında sulandırılmış rakı şişesi, dilenen ihtiyardan beter yıkılmış olacağım. neyi, nasıl, niçin kurtarmak? neden bunca korkmak yıkılmaktan, yok olmaktan. canlılık rastlantısal oluşumu, geciktirilebilir avuntusuna sığınmayacağım, tek kuşkulu güvencem, gücüm bu. hadi çabuk, iç çek biraz, zayıflığını kimse görmüyor nasıl olsa. sonra bırakma, salma kendini, yaz ince eleyip sık dokumadan, kim ne derse desin. ardına kalmamayı erdem saymak, hele günübirlik kime ne'lik yaşamaları kâğıda geçirmemek; unutulurum kaygısıyla başvurulan sığ yöntemlere tepki burnubüyüklüğüdür; bunca ertelemek, durup dururken kesivermek de belki." 
s.9 

"taşıllaşır umuduyla, susku öncesini, yeryüzü çekiminden kurtulamaz bilgisizliği yüzünden, bir demir gülle bağlayıp çamurlu dibe salmıştım. derine adamakıllı gömülmüştür, daha da gömülmektedir.." 
s.10 

"çocuk yürekli insanlarla bir geceyi yarılamak, seni duymaya yaradı, özlemini çoğaltmakla bozguna hazır, göstermelik iç dengemi alt üst etti." 
s.13 

"herkesin bayıldığı zanaate alışamadım, neye alışabildim ki! yapım en büyümsenir tutkulara bile yatkın, yetkin değil. kurak, çorak." 
s.13 

"senin o köpeksi gülüşümlerinin, çehov gözlüklerinin ardında yatanın, öyle ahım şahım yaşam saltanatı olmadığını, hiçbir şeye güvenmeyerek söylememe izin ver." 
s.13 

"anlamak işim değil, anlatmak hiç, o da anlamazdan gelmek direnisinde usta" 
s.13 

"şimdiye dek aklım neredeydi. hiçbir yerde olamayan aklımın nereden olduğunu ben ne bileyim. geçirmeye gelmek istememiştim oysa. küskündüm iyice. kaçınılamazlık kötü huylu uru, istencin yönlendiremediği antikorların darmadağın saldırılarıyla ara sıra duraklasa bile, kemirgenliğini geliştirdi hep." 
s.17 

"karşılıksız sevgi yanılgısının ayrımındalığına belbağlayabilseydim bari." 
s.17 

"günah, günah nedir sorusunu soran meraklının kalpazan yüreğine saplı bursa bıçağıdır daha doğrusu." s.20 

"düşmutluları topunuzun canı cehenneme!" 
s.18 

"birdenbire çökmedim, çökerek bu günlere geldim."
s.26 

"insan sevmesin, erinin osuruğu mis kokar derdi, rahmetli büyükanam. birimiz leylak koktu mu işler karışır bayanlar baylar. biz leylak kokamayız. birimiz sümbülleşmeye kalktı mı, hepimize aşağılık kompleksi gelir." 
s.30 

"dolaşık, amanvermez biçem oyunlarını bozmaya, anlaşılırlığa yöneldiğimi kanıtlamaya çabaladığımdan bu yana övgüler almaya başladım." 
s.35 

"yazık ki, bir kez ölmüyor ölüm, ölüp ölüp diriliyor" 
-shakespeare 

"kişi ya tam yürekli olmalı, ya tam dayanıksız" 
s.47 

"kendi tutumlarımızdaki terslikleri görmezden gelişimiz; egemenlik tutkularımıza, zekamıza, aklımıza verdiğimiz aşırı önemin boşluğunu, boş yüceliğini unutmamız şaşırtıcı boyutlara varıyor." 
s.50 

"notlarıma çekidüzen vermeye karar verdim, hemen caydım. içim sıkılıyor." 
s.62 

"boyutlanamamış konuşmalar, ataklarının altı; içtenlik özlemi, yalnızlık yakıntısı. ilgi kuramamak kuramını geliştirdiğine inanmaya savaşıyor gibi. dil ustalığı ya da tökezlemesine önlem alınmamış görüntüsü verilerek, çözümleme alışverişi güya. engel, belki onun 'entelekt' döngüsünden çıkamayışı, tüm alçakgönüllülük çabalarına karşın. bu gece başkalığını başka, geniş zamanda ele alabilirim türküsünü söyeyeyim bari.." 
s.73 

"bıraktığım yerden sürdüreyim diyorum, bıraktıklarımın önemsizliğini bilerek." 
s.90 

son olarak ilk kez duyduğum bazı vüs'at o. bener kelimeleri gelsün,
-öldürgen- 
-dural- 
-tansıklık- 
-göğsümdeliği- 
-önyazgı- 
-ilengen- 
-burunduran- 
-buyrukkuluymuşumcasına- 
-ivecen- 
-buçukkulak- 
-yepelek- 
-inanmazlaşmak-

24 Ağustos 2023 Perşembe

franz kafka - bir köy hekimi

"geçen gün adliye sarayının dışındaki merdivenlerde akıldan yana şansı olmamış bir mübaşir gördüm"
s8

"reçete yazmak değil, insanlarla anlaşmak zordur."
s13

"şu gezip dolaşan hastaların biri bile bana yardım etmiyor."
s16

"bu mutsuz çağın ayazına çırılçıplak maruz kalan ihtiyar bir adam olan ben, bu dünyaya ait olmayan atların çektiği dünyevi bir arabayla başıboş dolanıyorum"
s24

"çaresiz hayvanlarız, elimizde dişlerimizden başka şey yok; iyi ya da kötü, dişlerimiz olmasa ne yapardık?"
s26

"onunla birlikteyken yalnız hissediyor kendini insan."
s37

"mecbur kalınca bir çıkış yolu bulabilmek için ne pahasına olursa olsun nasıl da her şey öğreniliyor."
s37

"övgüye bu denli kesinlikle layık olan birini övmek, övgü denen şeyin içini boşaltmaktır biraz da."
s38

"öyle ufak tefek birine top sakal hiç yakışmaz oysa"
s39

"oysa ben onun gözlerindeki ayartıcı parıltının ıslak bir süngerle bile silinebileceğini biliyorum"
s39

"uçmak gereksinimi de güçsüzlükten kaynaklanmaz mı, uçmak bocalamak, karasızca kanat çırpmaktan başka nedir?"
s40

"bana, “giderken seni de yanıma alacağım baba,” der gibi baktığında içimden ona, “güveneceğim son kişi sensin,” demek geliyor. işte o anda bakışlarında, “hiç olmazsa sonuncu olarak güveniyorsun,” anlamı seziliyor."
s40

"itaat etmekten kaçınamadığım tek yasa, aklınıza gelebilecek her türlü inattan kaçınmak oldu."
s46

"özgürlük, en yüce duygulardan sayılıyorsa, onun yolunda aldanma da en yüce aldanma sayılıyor."
s49

"bir çıkış yolu bulmam gerektiğini fakat bu yolu kaçmaya çalışmakla bulamayacağımı sezmiştim herhalde. kaçabilmenin mümkün olup olmadığını gerçekten bilemiyorum"
s51



14 Ağustos 2023 Pazartesi

kum kitabı - jorge luis borges


"olay 1969 şubat'ında, boston'ın kuzeyindeki cambridge'de geçti. ozaman bunu yazmadım, çünkü amacım unutmaktı, aklımı oynatmamak için. bugün, birkaç yıl geçtikten sonra kâğıda dökersem başkalarının bunu öykü olarak okuyacağını ve zamanla belki benim için de bir öykü niteliğine bürünebileceğim düşünüyorum."

s.11

"kaçınılmaz olarak, nehir bana zamanı düşündürdü."

s.11

"birden, bu ânı daha önce yaşadığım duygusuna kapıldım (psikologlara göre bu, bir yorgunluk haline karşılık oluyor).

s.11

"ben yavaş yavaş ölmekte olan çok yaşlı bir kadınım. kimse böylesine alışılagelmiş, sıradan bir şey yüzünden üzülmesin."

s.13

"şiir, gerçekten olmuş olanı değil de, bir özlemi dile getirdiğinde güzeldir."

s.16

"bütün bunlar bir mucize ve mucizeler korkunçtur"

s.16

"tasalanma, yavaş yavaş artan körlük pek trajik değil. ağır bir yaz akşamı gibi."

s.17


"öyküm gerçeğe sadık olacak ya da en azından o gerçekten sakladığım anıya; sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkar. olaylar yakın geçmişte, ama edebi alışkanlıkların ikinci derecede ayrıntılar ekleyip önemli noktaları vurgulamayı gerektirdiğini biliyorum."

s.18

"hazırcevap görünmek istiyordu ve bu tümceyi ilk kez söylemediğini anladım. sonradan öğrendim bu sözlerin kendisine benzemediğini, zaten söylediğimiz bize benzemez her zaman."

s.18

"siyahlara bürünmüştü, oysa doğanın sönük yüzünü renklerle canlandırmaya çalışan kuzey yörelerinde ender rastlanan bir şeydir bu."

s.18


"yalnız gezinmeyi sevdiğini söyledi. schopenhauer’in bir şakasını anımsayıp yanıtladım:

- ben de. biz ikimiz beraber çıkabiliriz öyleyse."

s.19

"o sırada bir kurdun uluduğunu duydum. daha önce hiç kurt uluması duymamıştım, ama bunun bir kurt olduğunu anladım."

s.19

"belirli yaştaki bir bekâr için, sunulan aşk artık beklenmeyen bir armağandır."

s.19

"bütün bunlar bir düş gibi, dedim ve ben asla düş görmem."

s.20


"yalnızlık bana acı vermiyor, insanın kendisine ve kendi huylarına katlanmasıyla hayat zaten yeterince zor."

s.22

"yaşlandığımı anlıyorum; en şaşmaz belirti de yeniliklerin beni ilgilendirmemesi, eğlendirmemesi; belki de temelde yeni olmadıklarını, olsa olsa eskinin ürkek varyasyonları olduklarını kavramadan ileri geliyor."

s.22


"gençliğimde günbatımlarına, kenar mahallelere ve mutsuzluğa bayılırdım."

s.22

"ey geceler! ey ılık ve paylaşılmış karanlıklar! ey gölgelerde gizli bir ırmak gibi akan aşk! ey her birinin öbürü olduğu o esrime ânı! ey esrimenin saflığı ve arılığı! ey kendimizden geçtiğimiz, sonrasında uykuya daldığımız birleşme! ey günün ilk ışınları ve onun seyrine dalışım!"

s.34

"beatrice gemiye gelmedi; ona göre vedalaşmalar anlamsız üzüntü bayramlarıydı ve dramatik olaylardan tiksiniyordu. bir önceki kış karşılaştığımız kitaplıkta vedalaştık. ben korkak bir adamım: mektup bekleme sıkıntısını önlemek için adresimi vermedim."

s.34

"sayfalar dolusu bir mektup yazdım, montevideo’dan ayrılırken yırtıp attım."

s.35

"birkaç yüzyılda bir iskenderiye kitaplığı yakılır."

s.37

"kötülük yapmak istedim, iyilik yapmışım."

s.38

"sözcükler paylaşılmış bir hafıza gerektiren simgelerdir "
s.39

"hepimizin bir ölüm karşısında duyduklarımızı duydum: daha çok yakınlık göstermemiş olmanın artık gereksiz pişmanlığı. insan, ölülerle konuşurken, ölü olduğunu unutuyor.

s.40

"kargaları ele alın: ne ekerler, ne biçerler, ne kilerleri vardır, ne de ambarları , ama tanrı onları besler. siz onlardan daha mı az değerlisiniz?"

s.47

"öğrenmek anımsamaksa, bilmemenin yalnızca unutmuş olma anlamını taşıdığını ileri sürdüğünü söylemişti."

s.51


"arjantin’de hiçbir köy yoktur ki öbürüne benzemesin, kendinin farklı olduğunu düşünme açısından bile. aynı toprak yollar, aynı tekerlek izleri, aynı alçak çatılı evler ve bütün bunlar at sırtında giden bir adamı daha önemli gösterir."

s.52

"en parlak başarılar sözcüklerle perçinlenmezse ışıltılarını kaybederler."

s.56

"azov denizi kıyısında hiçbir zaman unutmayacağım bir kadın tarafından sevildim; onu terk ettim ya da o beni terk etti, ikisi de aynı şey zaten."

s.63

"bir yunan askeri beni düelloya kışkırttı ve iki kılıç arasında bir seçim yapmak için zorladı. biri diğerinden bir karış fazlaydı. beni korkutmaya çalıştığını sezip kısa olanını seçtim. bana, neden diye sordu. yumruğumdan yüreğine olan uzaklığın aynı olduğu karşılığını verdim."

s.63


"kendini sana veren ilk kadından ne aldın, diye sordu.

– her şeyi, diye yanıtladım."

s.64

"kimse iki bin kitap okuyamaz. zaten önemli olan okumak değil, yeniden okumaktır."

s.67

"artık yoksulluğun acısını çeken kalmadı. kuşkusuz bayağılığın en sıkıcı biçimi olan zenginlikten yakınan da yok. herkesin bir işlevi var."

s.68


"kendisine bir erkeğin kadınları düşünmemesi gerektiği söylenmişti, özellikle yanında olmadıkları zaman."

s.80

"bir tutuklu ya da kör için zaman, hafif meyildeki su gibi akar."

s.81

"bir şeyi görebilmek için onu anlamak gerekir."


10 Ağustos 2023 Perşembe

insanlardan biri miyim?

selamun aleyküm,

sevgili okurlarım son zamanlarda ismet özel'in istiklal marşı derneğinde haftalık olarak yazdığı yazılara sardım, her gün üç beş altı tanesini okuyorum. hatta utanmadan okuduğum yerlerin altını çizip notlar alıyorum. bazı okuduğum şeyler o kadar güzel ki onları şiir zannediyor, ulan! adamın düz yazısı bile şiir diye kendi kendime konuşuyorum. geçenlerde okuduğum bir yazının son bölümü beni mest etti ve dur dedim bunu şiirmişçesine alt alta yazmayı deneyeyim bakalım ne olacak? utanmadan denedim ve ortaya şöyle bir şey çıktı, ben de neticeyi siz değerli okurlarımla ve ismet özel severlerle paylaşmak istedim.
yorumlarınızı ve hislerinizi merak ediyorum.
buyurunuz.

--------------------------





















uydurmak uyduramamak*


insanlardan biri miyim?
bu sual şiir yazma kararı aldığım zaman beni yaktı
üzerimdeki yanık kokusu her tanıştığım kimse ile aramızdaki mesafenin sebebi oldu
yıllar içinde yanımda, yanı başımda bir yanık daha bulmak tek hedefim oldu
kimsede suç aramıyorum
netice onu bulamayışıma vardı

tuhaflık bende miydi, başkalarında mı?
felekten bir gece çalmak değilse bile
dünyadan bir şeyler elde etmek için
herkesin işlediği hataya bir mazaret bulabilirdim
niçin hiç kimsenin aklına benim de bir mazaretim olabileceği gelmiyordu?
aslına bakarsanız geliyordu, geldiğini biliyordum
taşların yerine oturmasına engel olan neydi?
taşlar olduğu, taşların bir yeri olduğu ve her taşın yerine oturması gerektiği fikrini
nereden çıkardım?



*ismet özel, uydurmak uyduramamak,
istiklal marşı derneği, 14 haziran 2023