var mı bişeyler

4 Nisan 2014 Cuma

twelwe monkey






12 maymun filmini izledim [12 monkeys 1995]
“que sera sera” –bir şey olacaksa olacaktır-

-bilim kurgu filmlerini severim çünkü içinde hem bilim hem kurgu var. bu filmde bruce willis [jim], brad pitt [jeffrey] ve son mohikan’dan hatırladığım madeleine stowe [kathryn railly] olduğu için bana üç tane daha sevme nedeni çıktı.

neyse konudan bahsediym biraz,
1996 yılında dünyaya yayılan bir virüs yüzünden 5 milyar insan ölmüştür. ölmeyen insanlar ise yer altında yaşamaktalar. Yıl 2036’ya geldiğinde burada yaşayan bilim adamları geçmişe dönmenin yolunu bulmuşlardır ve 1996 da olan bu olayı araştırmak için jim’i zaman makinesiyle bilgi toplamaya gönderirler ve olaylar gelişir. [özet geçtim]

brad pitt akıl hastası rolünde.
[öyle bir akıl hastası ki bir çete kurup (12 maymun) insanlığın sonunu getirecek planlar yapan bir deli! yani delinin akıllısı, yani en akıllı deli.]



bruce willis zamanda yolculuk etmek zorunda olan bir suçlu. zorunda çünkü suçunu affettirebilmesi bu olaya bağlı. bir başka sebebi de 1990 yılına gittiğinde gördüğü psikolog tabi.

filmi izledikten sonra internetten yorumların çoğunu okudum ama hala tam anlamıyla çözdüğüm söylenemez.

bence filmin ana fikri şu: “zamanda yolculuk yapabilir, geriye gidebilirsiniz ama asla olacakları değiştiremezsiniz.”

izledikten sonra olayları kafada birleştirmek ve biraz daha düşünmek gerekiyor. ben düşündüm yine çözemedim o ayrı. iki kere izlemekte fayda var.
[ben bunu daha ileri bir tarihe erteledim]

brad pitt bu filmde dört yıl sonra efsane olacağı tyler durden’a selam çakmış.
ayrıca “la yakışıklı diye oynatıyolar bunu yea” diyenlerin ağzının payını veriyor.

bruce willis her zaman olduğu gibi çok sağlam bi kaç tane sahnesi harbiden insanı etkiliyo.



zaman kavramını gerçekten düşündüren ve kafa kurcalayan film.
[kafamı kaşıyorum]

alfred hitchcock reyise de yönetmen terry gilliam selam çakmış vertigo ve birds filmlerinden bi kaç sahne var.

he bi de brad pitt role daha iyi hazırlanmak için deliler hastanesinde biraz takılmış. gerçekten izlerken deliden farkı olmadığını anlıyor insan.
oyuncu olduğu ve bunun bir film olduğu akla gelince daha çok saygı duyuyor.

sonracıma jeffrey yani brad pitt’den bi kaç alıntıyla bitiriyorum.

jim hastaneye yeni gelmiştir ve oradaki yeni arkadaşı jeffrey ona hastaneyi gezdirmektedir. [adam böyle bi deli işte, hastane kurallarını falan anlatıyo çok iyi sahneydi]

motor!

jim: telefon etmeliyim.
jeffrey: telefon? bu dış dünyayla iletişim demektir. doktorun takdirine bağlı. bu kaçıkların hepsi telefon edebilseydi delilik telefon kablolarından süzülerek etrafa yayılır, bütün o zavallı insanların kulaklarına akar, onlara bulaşırdı. her yerde deliler.. delilik salgını herkese bulaşırdı.

“bu tellerle dışardaki insanları bize karşı koruyorlar halbuki dışardakiler de bizim kadar deli“

“mikroplar, bize dezenfektan ve sabun satmak için bir komplodur.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder