var mı bişeyler

23 Mart 2018 Cuma

şule gürbüz, kambur







bu kitap bilmem kaçıncı sayfadaki o sarsakça
cümleyi söyleyebilmek için yazılmıştır
.”

   -şule gürbüz


merhabalar sevgili okur.
size böyle hitap etmek bana, sanki çok iyi bir yazarmışım da çok fazla okurum varmış da böyle artist artist laflar ediyormuşum gibi hissettirdiği için böyle hitap ediyorum. 
eğer bu bir kusursa icabına bakmanızı salık vermekten kendimi alma niyetimin hiç olmadığını da bilmenizi isterim.
teşekkürler.

bu kısa ancak gereksiz açıklamadan sonra buraya esas gelme nedenimi yazmakta bir beis* (okuduğum metinlerde anlamını bilmediğim kelimelerin sayfa altına not düşülmesi hoşuma giderdi. siz sevgili okurlarım arasından da benim gibi düşünenler olduğunu düşünerekten böyle bir uygulamaya gittim -sanki e-devlet anasını satayım uygulamaya gitmişmiş lafa bak hele!- umarım beğenirsiniz.) göremiyorum. çok uzattım. çok uzatırsam lütfen bana, "uzatme len!" deyin.

buraya bulunma nedenim çok kıymetli mekanik saat ustası ve pek değerli müelliflerimizden* sevgili şule gürbüz hanımefendi. kendisinin adını ve kitaplarını daha önce duymuş, bir kaç röportajını okumuş ve kendisi hakkında güzel şeyler hissetmiştim.  geçen gün kütüphanede katalog tarama bilgisayarlarının önünden geçerken bir anda adı aklımda zuhur* edince hemen klavyeye sarılıp arattım kütüphanede bulunan tek eseri olan kambur adlı kitabı hemen bulup okumaya başladım. yaklaşık iki saatte kitabı okuyup bitirdim. ee okudun da ne anladın hadi anlat derseniz anlatamam. çünkü kitap, film, karikatür bunlar çok anlatılacak şeyler değil gibi düşünüyorum. ya da ben anlatamıyorum diyeyim. zaten iyi bir anlatıcı olsam sizin karşınıza burada değil yutupta filan çıkardım. ben de iyi anlatamadığım için yazmayı tercih ediyorum napayım? ha o çok iyi diye mi tercih ettim? hayır. benim adım hıdır elimden gelen şimdilik budur. -amma da sordunuz soruşturdunuz. normal hayatta da böyleyseniz allah yakınlarınıza sabır versin-

velhasıl kelam iki saatte okudum kitabı. zaten çok uzun da değildi hap gibi bir şey başlayınca da bitirmeden gidemiyorsunuz. biraz okuyup sonra devam ederim kitaplarından değil. başlayınca bitirilmeden rahat edilmeyen kitaplardan. eğer şule gürbüz'ün diğer kitapları da böyleyse elimden çekeceği var hepsini okurum affetmem. gerçi bi ara kitabı alıp evde devam edeyim diye düşünmüştüm ama kütüphane kartımı kaybettiğimi hatırlamamla bu fikrimi iptal etmem arasında üç dört saniye geçtiğini zannediyorum. binaenaleyh* kitabı bırakamama nedenlerimden birinin de bu kart zımbırtısı* olduğu bazı rivayetlerde söylenebilir. hadi madem söylensin..

yaa! kim derdi ki insanın kütüphane kartının olmaması bir kitabı bitirmeden kütüphaneden çıkamamasına neden olsun. valla çok güzel oluyor gördük. demek ki,
kötü denilen bir olay sonuç olarak iyi bir şey de meydana getirebiliyor.
demek ki, kötü dediğimiz şey aslında kötü olmayabilir. ona kötü diyen belki de bizim zaviyemizdir.* kötü olan bizim kafamızın içidir belki.
aynı şekilde, iyi dediğimiz şey de iyi olmayabilir.
sonuçta iyi diyen biziz ve bize çok güvenemiyorum kusura bakmayın. 

konu neden buraya geldi seslerini duyuyor gibiyim ve işin enteresan tarafı size katılıyorum mevzumuz kitaptı lütfen devam edelim. 

evet,
çoğu zaman adetim olduğu üzre kitap okurken sevdiğim, hoşuma giden, kulağıma küpe olmasını istediğim ya da ortamlarda artistlik olsun diye alıntı yapmak için bazı cümlelerin altını çizerim. bu kitapta da altını çizdiğim epey bir yer oldu. altını çizdim derken kütüphaneye ait bir kitabın altını çizmeyi hoş bulmadığımdan çizeceğim yerleri not almayı uygun gördüm. ve bu notları burada paylaşarak hem kendi okuduğum kitabın çizili yerlerini tekrar etmiş; hem merak eden arkadaşlarla da paylaşmış ve hem de bir arşiv olarak burada saklamış olurum. dedim. lafı daha fazla uzatmadan şule gürbüz'ü dinliyoruz.


-------------  dikkat (biraz) spoiler  -----------

....

"akıl ideale varamayınca hicve varıyor."

"postacıyı sorguya çektim. hayatında hiç konyak içip içmediğini sorup, ağzını aradım. "içmez olur muyum bayılırım." dedi.arkamda sakladığım bir çift tahta takunyayı kafasına iki taraftan yapıştırdım. şimdi çok pişmanım; bu davranış bana hiç yakışmadı. haftaya dek beklemeli; onu içeri davet edip zehirlemeliydim. lanet olsun. - tez canlılık işte!"

"..sormaktan nefret ederim - kim neyi bilebilir ki? ne sorarsanız sorun, herkesin hemen kendini düşünmesi ve kendini anlatmaya başlaması bu yüzdendir."

"...ama anlatmaktan korkar oldum. neyi anlatsam, onu kaybediyorum."

"bir şeylerin, insan soyunun devamı olmak beni öyle sıkıyor ki..."

"daha sakin yaşamalı, günlerimi daha boş geçirmeliyim - kendimden utanıyorum."

"kendine inananın yaşayabilmesi, mümkün değil - kendine inanan, başka hiçbir şeye inanamaz. başkalarını inandırma çabası, kendine ait inanç kırıntılarından bir an önce kurtulma isteğidir. ah, bu söylediklerime de bir inanan olsa ... -olsa da hemen bunlara da ihanet etsem. inanç ile şüphe etmenin dışındaki yol nedir ki... inanç, bilmediği halde şüphe etmemek; ötekiyse bilmediği halde şüphe etmektir."

" bakışlarımın çok derin ve keskin olduğu kanısındayım. ama bunu söyleyen hiç olmadı."

"birisinin ölümüne üzülmek bile, o kimse için bambaşka bir ölüm düşlediğiniz içindir."

"sanırım yaşayabilmenin diğer bir yolu da, kötü alışkanlık denilip yaka silkilen şeylerden kendinize uygun olan birine saplanmak, bir şeyin tiryakisi olmaktır. yaşamınızı kolaylaştırdığı gibi ölümünüzü de yakınlaştırır. başkalarını da alıştırabilme gibi bir eğlencesi, alışmamakta direneni, dolaylı yoldan zehirlemenin oyalamasıdır."

"çoğu cümlenin başı doğru, sonu yalandır. -bunun gibi.. cümleleri tamamlamanın gereksizliği ve zararı da buradadır. tek bir kelime söyleyip, ya da biraz ilerleyip susabilirsiniz. nasıl olsa gerçeğe ihanet etmeden bir şeyi anlatmanın olanağı yoktur."

"en çok sağ elimin küçük parmağını severim. küçükken bir kazayla kopmuştu. kim bilir nerededir."

"tavsiye ettiği kitapları kimse okumuyordu ki, o da sonlarını öğrensin."

"söylediğim bir şeyi savunuyorum mu demektir? söylemek savunmanın bir biçimi mi? oysa ben söylediğim her şeyi, yarı yarıya, hem savunmak hem de yerin dibine batırmak istiyorum. söz aynaysa, yansıtır yalnızca - hiçbir zaman kendisi değildir. insanlar bu aynaların düz mü eğri mi olduğuyla ilgilidirler; benimse aynaları kırmak, en büyük zevkim."

"bildiği bazı şeyler vardı; ama onları bir türlü hatırlayamazdı."

"bir gün daha bitirmenin sevincini, yarına başlıyor olmam yarıda bırakıyor."

"artık kendim diken oldum - ayakkabısız gezebilirim"

"insan ara sıra evini yakmalı - ve çıkıp seyretmeli"

"gökyüzü her zamanki gibi, her zamankinden farklı."




beis: engel, uymazlık, sakınca, kötülük, zarar.
binaenaleyhbundan ötürü, bunun için, bundan dolayı, bunun üzerine, dolayısıyla.
müellif: yazar.
zuhur: ortaya çıkma, görünme, belirme, baş gösterme, meydana çıkma
zımbırtı: adı hatırlanmayan veya söylenmek istenmeyen ufak ve değersiz bir şeyi anlatmak için kullanılan bir söz, zırıltı, zamazingo, zamkinos
zaviye: anlayış, görüş, bakış açısı
spoiler: ing:bozguncubir kitabin, filmin veya başka bir zımbırtının. daha önce onu okumamış/seyretmemiş olanlar için inciğinden cıncığına kadar anlatılması.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder