var mı bişeyler

18 Haziran 2023 Pazar

aşk ve öbür cinler

selamun aleyküm pek nadir bulunan ve anadolu'da nesli neredeyse tükenmek üzere olan sevgili blog okuyucuları ve genel olarak okuyanlar.
bugün sizlerle güney amerikanın tezenesi her kitabı ayrı güzel ve gerçekten büyüleyici gerçeklik dolu gabriel garcia marquez'in "aşk ve öbür cinler" kitabından arakladığım bazı kısımları paylaşacağım. müsadenizle

kitabın hikayesi gayet marquez'e yaraşır bir şekilde. marquez 45 yıl önce gazetecilik yaptığı yıllarda bu olaya tanıklık etmiş. şöyle bir şey;
eski bir manastırın yerine bir otel yapılacakmış. manastırın mahzenindeki mezarlar kazılıp boşaltılırken, mezarların birinde bakır rengi bir saç yığını bulunmuş gayet canlı olan bu saçlar çekilip çıkarılmakla bitmiyormuş adeta her yerde saç var kimin bu saçlar. en sonunda bir kız çocuğunun kafatasına yapışık son saç tellerini ulaşmışlar bu saçlar rivayete göre yirmi iki metreden biraz daha uzunmuş gabriel garcia marquez yıllar önce tanık olduğu bu ilginç olayı unutur mu unutmaz tabi yazmış bir kenara beklemiş yıllaaaar yıllar demlensin deyü. bu kadar da yetmez demiş. çocukluğunda büyükannesinden dinlediği, bir köpek ısırması sonucunda kuduzdan ölen küçük bir kızın masalıyla bu hikayeyi birleştirerek ortaya bir sanat eseri çıkarmış. ee marquez demek böyle bir şey kolay yetişmiyor bu adamlar kıymet bilin biraz


neyse başlayalım

aşk ve öbür cinler*


"güller arasında dolaşan bir gergedan rahatlığıyla geçiyordu"  s.27

"marki, kızının şaşırtıcı daha başka yalanlarını uzun uzun sayıp döktü; bundan üzüntü değil, baba olarak belirli bir kıvanç duyuyordu. “belki de şair olacaktır,” dedi ama abrenuncio, yalanın, sanatın bir koşulu olduğunu kabul etmedi. “yazı ne kadar saydam olursa, şiirsellik o kadar çok kendini gösterir,” dedi.  s.30

"bunca yıllık insanlık tarihinde,” diye sözlerini tamamladı, “hiçbir kuduz hastası, nasıl olduğunu anlatacak kadar uzun yaşamamıştır.” S.30

“mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.” s.31

"kızın deli olduğu ileri sürülünce de, verdiği yanıt şu oldu: “düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir.” s.32

"bir keresinde şöyle demişti: “hayatta olmaktan korkarak yaşıyorum.” işte bu sürgün hayatında kazanmıştı o hüzünlü görünümünü, çekingen tavırlarını, düşünceli halini, uyuşuk hareketlerini, ağır ağır konuşmasını ve sanki onu bir inziva hücresine mahkûm eden o mistik eğilimini."

"o günlerde sierva maria, şarkılarda dedikleri gibi, aşkın her şeyin üstesinden gelebileceğinin doğru olup olmadığını sordu ona. “doğrudur,” diye yanıt verdi babası, “ama sen yine de inanmasan iyi olur.” S.46

"daha fazla öksürmemesi için üzerini örttü ve onu bu dünyada daha önce hiç sevmediği kadar çok sevmenin verdiği yepyeni bir hazla yatağın yanında uyumadan beklemeye koyuldu." s54

"bazen anlamadığımız bazı şeyleri, tanrının anlamadığımız şeyleri olabileceğini düşünmeden, şeytana yorarız.” s.75

“iblislere, doğruyu söyledikleri zaman bile inanmamak gerekir.” s75

"zamanında gösterilen bir kuşkudan daha yararlı bir şey olamaz,” s77

"onu düşündükçe daha fazla düşünesi geliyordu." s.82

"dünyanın dönmesine karışamayız,” dedi delaura. “ama bize acı vermemesi için bunu bilmezlikten gelebilirdik,” s.89

“seni unutmama fırsat verme.”  s.97

"bimiyorum,” dedi marki. “onu ne kadar çok tanısam, o kadar az tanıdığımı hissediyorum.” s.103

"bu gözün tek kusuru, gerektiğinden fazla görüyor olması,” dedi." s105

"tutkudan arta kalan sakin zamanlarında, gündelik sevginin sıkıntılarını da yaşamaya başlamışlardı." s.120

"ben seni, hepsinin genç ve güzel olduğu ve en iyisini ayırt etmenin kolay olmadığı bir kalabalığın içinden seçtim, dedi marki." s130

dulce olivia, yemeğini bitirmeden kalktı. sofrayı topladı, müthiş bir öfke içinde tabaklarla tencereleri yıkadı; yıkarken de her birini yalağın içinde kırıyordu." s.130

"aşkın, doğaya karşıt bir duygu olduğunu, birbirlerine yabancı iki kişiyi mutsuz ve sağlıksız, hem de ne kadar geçici olursa o kadar yoğunlaşan bir bağımlılığa mahkûm ettiğini söyledi." s138


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder