var mı bişeyler

20 Temmuz 2023 Perşembe

bir çift yürek - marlo morgan




selam dostlar. bir çift yürek kitabıyla alakalı bir kaç çift kelam etmek isterim müsaitseniz. 
teşekkürler.
kitap amerikalı doktor bir ablamızın avustralya seyahati sırasında hiç hesapta yokken karşılaştığı aborjinlerle çölde çıktığı yolculuğu ve yolculuk sırasında yaşadığı içsel yolculuğu anlatıyor. yani bizi iki yolculuk bekliyor. bir alana bir yolculuk bedava ya da bir taşla iki yolculuk gibi bişey. 
kitapta yer yer klişeleşmiş kişisel gelişim esintileri olsa da genel olarak vermek istediği mesaj falan güzel. aborjinleri bir nevi çok eskilerden kalan sufiler diyebiliriz. özetle, sıkılmadan çerez niyetine okuyabileceğiniz bir kitap diyebilirim. 
okuyacak olanlara selamlar şimdiden.
okuyanlar da hislerini yorum kısmısında paylaşabilir tabi ki.

not: aşağıda kitabı okurken altını çizdiğim bazı kısımları okuyacaksınız yani ben kitabınokumadan spoiler yemek istemiyorum diyenler yazının burdan sonrasını okumayabilme özgürlüğüne sahiptir.



-------------alıntılar----------------

“seçimlerini bilgelikle yap, çünkü istediğin şey eline geçebilir.”
s.33
cenap şehabettin'in şu vecizesini hatırlattı, "öyle dualarımız vardır ki kabul edilseler daha bedbaht olurduk" 


“size bir şey vereceğim, ama sizlerde benim isteyebileceğim hiçbir şey yok.“ 
s.46

“asla, asla deme! asla sözcüğünün, henüz denenmemiş durumlar karşısında hiç yeri yok ve üstelik “asla” sözcüğü, uzun, çok uzun bir zaman dilimini kapsıyor.”
s.49

“mutant sözcüğünün anlamı temel yapısında derin bir değişime uğrayan ve bu nedenle artık ilk yaratıldığı andaki gibi olmayan kişi idi.”
s.51

“insan yüreğinden akan tek şeyin kan olmadığını öğrenmiştim.”
s.54

“kabile her yeni güne; ışık, kendileri, arkadaşları ve dünya için tanrısal birlik’e teşekkür ederek başlıyorlardı. kimi zaman özel isteklerde bulunuyorlar ama bunu mutlaka, “eğer benim çevremdeki her türlü yaşam formlarının hayrınaysa, ” dileğiyle sona erdiriyorlardı.”
s.56

"her şeyin bir amacı vardır. hiçbir şey rastlantısal, anlamsız ya da yanlış değildir. sadece yanlış anlamalar ve ölümlü insana henüz açıklanmamış sırlar vardır."
s.56

“onlar mutantların pek çok fiziksel bağımlılığı olduğuna, bunlardan birinin de su bağımlılığı olduğuna inanıyorlardı.”
s.57
(günlük 3 litre su içmemiz lazım diyen mutantlara duyurulur)

“geçmişte, onlara avda yardım eden, arkadaşlık yapan ve soğuk gecelerde ısıtan evcilleştirilmiş dingolarla yolculuk etmişlerdi işte o soğuk gecelerden kalmış olan bir deyimleri vardı: üç köpeklik gece!”
s.62

“gerçek insanlar, sesin var oluş nedeni olarak konuşmayı görmezler. konuşmak, yürek ve akılla yapılır. ses, konuşma amaçlı kullanıldığı zaman ortaya dökülenler boş sözlerdir, ruhsal içerikli olamazlar. ses, şarkı söyleme, kutlama yapma ve şifa vermeye yarar.”
s.63

“bizler karşılaştığımız her kişiye bir şey verirdik ama ne vereceğimizi sadece kendimiz kararlaştırırdık. sözlerimiz, eylemlerimiz, ancak sürdürmeyi umut ettiğimiz yaşamın sahnesini oluşturmaya yönelikti.”
s.77

“mutantlar, gerçeği yaşamak yerine, koşulların ve durumların evrensel yasayı, konfor, maddecilik ve güvensizliğin altına gömmesine izin veriyorlardı."
 s.79

“eğer bir kişi yedi yaşındaki inançları ile otuzyedi yaşında kendini hâlâ iyi ve mutlu hissedebiliyorsa, bu kişi ömrünü boşa harcamış demektir.”
s.99
muhammed ali'nin şu sözünü hatırlattı, "dünyayı 20'sinde ve 50'sinde aynı gören kişi 30 yılını boşa harcamış demektir."

“tam karşımızda oturan kişinin bizim bir yansımamız olduğunu düşünüyorlardı. o kişide gördüğümüz ve beğendiğimiz nitelikler, bizde de olan ve daha da güçlendirmek istediğimiz niteliklerdi. bunun tam tersine o kişide hoşlanmadığımız davranışlar ve tavırlar da bizim üzerimizde durmamız gereken yönlerimizdi.”
s.104

“kendi varlığımızda aynı gücü ya da güçsüzlüğü hissetmezsek, karşıdaki kişinin iyi veya kötü niteliklerini yargılamamız olanaksızdır.”
s.105

“hiç kimse işe yaramayacak kadar yaşlanmaz.”
s.105

“bir müzisyen müziğini içinde taşır. bir çalgıya gereksinimi yoktur, çünkü onun kendisi müziktir.”
s.109

“sen birinin canını acıtırsan, kendi canını acıtırsın. birine yardım edersen, kendine yardım edersin. kan ve kemik tüm insanlarda bulunur. farklı olan yürek ve niyettir. mutantlar bunun sadece bir insan ömrü boyunca geçerli olduğunu, bireysellik ve ayrımcılık anlamında düşünürler. gerçek insanlar bunun sonsuzluğa dek süreceğini bilirler. atalarımız, doğmamış torunlarımız, her yerdeki tüm yaşam, bunların tümü ‘birdir’.”
s.123

“isa, gerçek insanlar kabilesi’ne gelmemiştir. istese elbette gelirdi, biz yine buradaydık, ama mesajı bizler için değildi. bize gerekli değildi çünkü bizler nasıl yaşamamız gerektiğini unutmamıştık. bizler zaten o nun gerçeğini yaşamaktaydık. bizler için, “birlik görünen bir şey değildir. mutantlar biçimlere çok bağlılar. görünmeyen ve biçimi olmayan bir şeyi kabullenemiyorlar.”
s.123

“kabilenin kurallarına göre yaşam ve yaşamak, hareket, ilerlemek ve değişmek anlamına geliyordu.”
s.124

“insanlar kızgın, bezgin, kendileri için üzgün veya korku dolu oldukları zamanlar yaşıyor sayılmazlar. soluk almak canlı olmayı belirlemez. bu, öteki insanlara hangi bedenin gömülüp hangisinin gömülmeyeceğini göstermeye yarar, o kadar!”
s.124

“her soluk alan insan bir canlılık hali sergilemez.”
s.124

“onlar, zamanlarını yapay biçimde ısıtılmış veya soğutulmuş yapılarda geçirirler ve dışarıya çıktıklarında normal bir sıcaklıkta bile başlarına güneş geçer.”
s.146

“ikinci özellikleri mutantların artık gerçek insanlar’ın sahip olduğu iyi sindirim sistemine sahip olmamalarıdır. onlar yiyecekleri toz haline getirir, eritir, kimyasal işlemler uygular ve saklarlar. doğal besinlerden daha fazla doğal olmayan besinler tüketirler. hatta bu konuda o kadar ileri gitmişlerdir ki, temel gıdalara ve havadaki polenlere karşı alerjiler geliştirmişlerdir. kimi zaman mutantların bebekleri, annelerinin sütlerini bile sindiremezler.”
s.146

“yerlilerin inancına göre maddesel nesneler korkuya yol açar. insanlar ne kadar çok mala sahipse o kadar çok korkarlar. ve olasılıkla sadece bu nesneler için yaşarlar.”
s.146

“misyonerler, kendi çocuklarına minnet duymayı öğretmek zorundaysalar -ki bu, insanın içinden gelen bir duygudur- dönüp içinde yaşadıkları toplumu bir daha gözden geçirmeleri gerekecektir. belki de yardıma gereksinimi olan asıl onlardır”
s.147

“onlar kaza veya hastalık nedeniyle ölmenin doğallığına inanmıyorlardı. kaldı ki, diyorlardı, zaten ebedi olan bir şeyi öldürmek olanaksızdır. onu yaratan sen değilsin, sen de öldüremezsin.”
s.147

“armağan, eğer verdiğin kişinin istediği bir şeyse, armağan sayılır. o kişinin sahip olmasını arzu ettiğin bir şeyi verdiğin zaman bu bir armağan olmaz. armağanda bir zorunluluk yoktur. koşulsuz olarak verilen bir şeydir. armağan alan kişi bunu ne isterse yapabilir: kullanabilir, kırabilir, başkasına verebilir, canı ne isterse onu yapar. armağan koşulsuz olarak alan kişinindir ve armağanı veren kişi karşılığında hiçbir şey beklemez. eğer bu koşullara uymuyorsa, bu bir armağan sayılmaz. o zaman buna başka bir ad vermek gerekebilir."
s.153

“tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver”
s.163

“hiçbir yaratık, bunu kendi arzulamadıkça acı çekmemelidir.”
s.166

“anladığımız kadarıyla mutantların yaşamında et sosu diye bir şey var. onlar gerçeği biliyorlar ama bu, çıkar, maddecilik, güvensizlik ve korku denen kalın ve baharatlı bir kabuğun altında gömülü kalmış. yaşamlarında bir de pasta kreması diye bir şey var. bu, onların varoluşlarının tüm dakikalarını yüzeysel, yapay, geçici, hoş lezzetli, hoş görünüşlü tasanlar yapmakla geçirdiklerini ve yaşamlarının pek az zamanının sonsuz varlıklarını geliştirecek eylemlere ayırdığının bir kanıtı bizce.”
s.168

“evrenin her yanında gerçek dostlar birbirleriyle vedalaşırken ne yapıyorsa biz de onu yaptık: birbirimizi kucakladık. ooota şöyle dedi: “sana verebileceğimiz her şeye sen zaten sahiptin, bu nedenle sana verebileceğimiz hiçbir şey yoktu, ama bu veremediklerimizi bile bizden almayı, kabul etmeyi ve benimsemeyi öğrendiğini hissediyoruz. İşte bizim sana armağanımız da bu. “ soylu kara kuru ellerimi ellerinin içine aldı. sanırım gözleri yaşla dolmaya başlamıştı. eminim benim de öyleydi. “lütfen bu bir çift yüreği yitirme dostum, “ derken ooota sözlerini bana aktarıyordu: “bizim yanımıza iki açık yürekle geldin. şimdi bu iki yürek hem bizim hem senin kendi dünyan için anlayış ve duygu ile dolu. sen de bana bir ikinci yürek armağan ettin. artık ben de kendim için asla hayal edemeyeceğim bir bilgi ve anlayışa sahip olduğumu biliyorumsana verebileceğimiz her şeye sen zaten sahiptin, bu nedenle sana verebileceğimiz hiçbir şey yoktu, ama bu veremediklerimizi bile bizden almayı, kabul etmeyi ve benimsemeyi öğrendiğini hissediyoruz. işte bizim sana armağanımız da bu. “
s.169

güzel bir aborjin duasıyla yazımıza son veriyoruz

seni ayakta tutmaya yetecek kadar 
güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni dilerim.

aydınlık bir bakış açısına sahip olmana 
yetecek kadar güneş diliyorum. 

güneşi daha çok sevmene yetecek kadar 
yağmur diliyorum. 

ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar 
mutluluk diliyorum. 

yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi 
algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum.

isteklerini tatmin etmeye yetecek kadar, 
kazanç diliyorum. 

sahip olduğun her şeyi taktir etmene, 
yetecek kadar kayıp diliyorum. 

son 'elveda'yı atlatmana yetecek kadar 
'merhaba' diliyorum..



-------------- alıntı-------------


not: aborjin yerlileri kendileri dışındaki diğer tüm insanlara mutant diyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder